YARA TAN YERİ


Budamak istediler beni bildiklerini sanarak. Sormadılar. İzin vermiş bulundum (!), budadılar bir gün. Hak arayışı içinde, budandım. Hak vermeye başladılar; arayışı dışında sanarak. Bulamadılar içimi. Yeşerdim içimden dışıma düğümler fazlasıyla; ilkgüz açtıkları yarayla.

Ne dediğimi anlamanız gerekmiyordu, avuç içlerinizi baş parmağınızla gezinmediyseniz bile.
Aksi için de geçerli. Reklamlar gibi hayal kurmayın, buzdolabına sarılmakta abes görmeyin.

Hafızamda hapsoluyorum, ben de hatırlamasaydım onca şeyi diyorum. Ne bir poster, ne bir fazla. Olup da söylemeyen kuru kalsın demek istemiyorum, lazım olabilir.

Karanlığı giyindim, yıldızlar avucumda apar topar bir telaş içinde; mitosların gölgesindeyim. Akşam haberleri sayfası istatistikleri; şu bu bilmem ne (o kadar basit değil)…Kibir kusmukları sansürlenmeli! İnsan geleceği arzulasa da geçmişi azat ediyor yad ederek. Karanlık bile mahcubiyet yaşıyor. Kim gün! Kim ah! Kim kâr!

***
Budamak istediler beni, yine. Ben değildim değindikleri. Değindim: “Değilim, ben değilim!”
Budayamadılar, budanmadım. Açtıkları yaram dallandı. Hak aramaya başladılar. Bulamadıkları içleri ki; yeşeremediler yaram gibi, vazgeçtiler. Vazgeçişlerini budadılar.

Ne anlamanız gerektiğiyle ilgilenmiyorum, tasası size zahmet olmazsa. Spinoza ve düşüne buyruk diğerleri. Bir manifesto hazırlığında olmadım, ihtiyaç duyarsanız şayet. Benden bağımsız olarak aranızda halledin. Eleştirinin eleştirisi tuzağına kendiniz kangren.

Gelemeyecek olmam gerçeği ve yenilikçiliği, sabahına hatırlayacağınız şeyler değildi. Benimle iletişime ara verdiğiniz bir poster daha. Sizinle yapacaklarıma değil, kendi kendime yapacaklarıma. İstemeyeceğim ben de hele. Yoksa klasik müzik oynatma listesine ekledim.

Karanlığı soyundum. Göz çıplak görmez, hâlâ karanlıksa. Pazartesi coğrafya sorunsalıdır (sempati denemesi). Yorulduysan uyan. Mizah aklın yolu ayarında yaşamın, yırtmaç etek giyen.

***
Budamakta üstlerine yoktu. Budalalar. Paslı makas beton yollar. Yoksulluklar ve yoksunluklar. Kaldı mı? Budamak istediler kendilerini. Budanacak bir şey kalmamıştı. Düğümlerimde tomurcuklar gülümsüyordu. Kurbağaların anlatacakları vardı, başkalaşım evvela. Ya yaramın, hani ilkgüzünde budanışımından kalan.

Görecelidir yaşam kendi iç dinamiklerinde. Bağıl olmayı tercih ediyorsunuz; işinize ve keyfinize bakın. Başkalarını da rahat bırakın artık. Size ne sanki bu devirde, kimse size mecbur kalmadıkça. Ne yaptıklarınızı beğeniyorum bazen, bildirimini almazsanız da.

Sizden çıkarsa aklınızdan geçen, dönüşme ihtimali yüksek. Kafam güzel değil estetik kalıyorum, utangaçlık kıvırganlığı. Düz olmanızı örneklerle çoğalt-abilirim.

Tarihi toprağa gördüm. Merak ettim kazdım çok geçmeden. Tan yerinde bulamadım toprağa gömdüğümü. Kızdım. Üstünü örttüm ikinci bir merakla. Tarih altında kaldı. Gazeteler manşet manyağı: Solucan besleyen şair tarihe darbe girişimi yapıyor! Kalkışma yeni bir kuşak söylemi. Duyarsanız inanacaksınız (ya doğruysa) tabii ki de. “Ya”, galip geldi. “Doğru”, mağlup edildi. Herkesin gerçeğiyse kendi gündemi. Oldu.

Stepnedir o, senelerce “istetme” diye bildiğim. İstediğiniz zaman veririm, benden sonra konuşursunuz. Gündüzü beklemeden, bana iyi geleni yapıyorum. Uyuşmak da dahil.

Ne yapıyorsanız yapın. Benden bağımsız yapın. Birkaç parçaya bölünecek olsam bile size sıra gelmeyecek. Gerçek bu. Siz istediniz, soyunarak aydınlığı, üstünüze uymadığını sanarak
Apolitik merhaba.

Alper AĞDAŞAN