
gözlerimin çığ susan derinliğinde
devriliyor kirpiğime çarpan düşler
dut gölgelerine larvalar dökülüyor
biraz daha tuz basıp sözcüklerimin yarasına
herhangi bir yerde bin parçayım
şah ve mat
enkazımda beyaza sarınmış piyonlar vaveyla
kimse dokunmadı, ağladı saçından tırnağa çingene
çare doğurdukça güneş zifiri sabaha
düşen külün gül olması hayaliyle
dudağımın kıyısına kurulmuş düşkıran çarkıfelek
çok da inandırıcı gelmedi masal
yine de afaki bir inayetle
inandım
karıncalanan dikenler kendini asıyor gül ağacına
ahları gözbebeğine düşüyor
üşüyor yarayı tutmayan katküt
sarınamamak, kendi tenine ecnebi bir kolla
tüflerin yanardağın göğsünü ezdiği yerde
susuyoruz,
toprak çatlıyor
derinleşiyor avurtlarımıza tünemiş akababa hüzünler
kabuklarla oynadıkça kırılıyor kaplumbağanın direnci
adım adım yol alıyor yeknesak
kırmızı görsem kan tutuyor
beni bir bağırmak tutuyor
umut, içime sur üfleyen ebrar
yutuyorum soluğumu, solum acıyor
AYFER KARAKAŞ