ŞU ESKİ YARA ve KADİM İLACI


Doğuda da Batıdakinden farklı bir şey yok. Her şey esenlik içindeyken büyü bozulmuş. Başlamış kavga. Ahüramazda iyilik tanrısı olarak yeryüzünü bütün şefkat ve bereketiyle beslemiş. İnsanlara iyilik yapmayı öğütler, iyilik yapanları ise iyilik içinde yaşatırmış. Angremenyu kötülükler tanrısıymış.

Bütün yokluklar, hastalıklar, kavgalar ondan kaynaklanıyormuş. Angremenyu kötülükler tanrısı olduğundan kötülük yapmayı emredermiş. Her inanmış bir gün aydınlıklar tanrısı Ahüramazda’nın Angremenyu’yu yok edip yeryüzüne iyiliği getireceğini ümit ederek yaşar. Her inanan, kötülüğü önce kendi içinde yok etmek, Nirvana’ya yani aydınlığa kavuşmak ister. İyiliğin kötülüğe üstün gelmesini kim istemez ama hangi iyilik ve nasıl?!

Ümit etmek, elbette evrensel bir duygu; Mısır’dan tutun Amerika yerlilerine kadar her eski medeniyette insanlar, bir gün aydınlığa kavuşma ümidiyle yaşamışlar, gözlerini bu ümitle kapamışlar, kendilerinden sonraki nesillere de bu ümidi bırakmışlar.

Toplumların ümitleri olur da insanların kendi ümitleri olmaz mı? Ümit etmek sevmektir, inanmaktır, beklemektir. Ümit ruhun gençliği. Ümit, uyanık adamın düşü. Goethe günlüğünde ümit için “Geveze kuş, hayatın biricik merhemi” dememiş miydi? 

Bir düşünün neler ümit edilmez ki? Bir hastane koridorunda başını cama yaslayıp güneşin doğmasını beklemek; aydınlığı, gün ışığını istemek, ümit etmek demek değil midir? Bir sevgiliyi beklemek, vuslatı ümit etmek demek değil midir? Tohum yeryüzüne ümitle saçılmaz mı? Ve her gece gözlerimiz doğacak günün ümidiyle kapanmaz mı? İnsanların en zayıf günlerinde bile onlara dayanma gücünü veren yine onların ümitleri olmamış mı? Yıllar süren uzun savaşlarda toplama kamplarında tutsak edilen yüzlerce insan, gelecek günlerin kendilerine özgürlüklerini getireceğini ümit ederek yaşamlarını sürdürmemişler mi?  Nice kasırgalara nice fırtınalara karşı koyma gücünü veren karaya ulaşma ümidi olmamış mı? Umut bir bahçedir ki onun yemişinden yemeyen ölür.

İdeallerini bütün engellere karşın gerçekleştirebilenler elbette ümitlerini yitirmeyenlerdir.

Ümit Yıldırım